Bir dalgıç, bir zıpkıncı için sudan uzak olmak sevdiğinden ayrı kalmak gibi bir duygu.. Tuzlu suyu, derinlerin sessizliğini, balıklarla yüzmenin heyecanını yaşayamadığı her gün, her hafta, her ay eziyete, işkenceye dönüşüyor.
İnsanın fizyolojisi değişiyor, hastalanmaya başlıyor sanırım. Tabi hepsi psikolojik de olabilir 🙂
Bazen kendimize dikkat etmiyoruz ve aslında ufak sorunları büyüterek daha kötü sorunlara yol açıyoruz. Bunun en çok karşılaşılan örneği kulak zarı zorlaması ve zedelenmesi. Yaklaşık 2,5 ay önce başıma gelen sorun nedeniyle dalışa ara verdim. İyileştiğini düşündüğüm haftalarda dalışa gittim fakat sorun tekrarladı.
İşte bu yüzden dalışlara bir süre ara verdim. Bu süreçte sizlerle yeni videolar paylaşamıyorum. Şimdilik eskilerden bir iki fotoğraf ile yetinelim.
Her dalış günü, keyifli bir heyecan ile başlar. Günün ilk ışıkları ile çıktığın yolculukta o günün sana neler yaşatacağından habersiz denize doğru ilerlersin. Huzur, heyecan, korku.. Tüm duyguları yaşarsın arka arkaya.
Zıpkıncı, derine yaptığı her dalışta yalnızlığı yaşar.. Kulağında mırıldandığı bir melodi veya gözünü kapattığında hayal ettiği sahneler eşlik eder ona..
İşte benim hayallerimden sahneler..
In Motion from Gokhan Senses on Vimeo.
Zıpkınla balıkavı en doğru avlanma yöntemi olsa da hala bazı engellemelere maruz kalabiliyor. Şimdi bir çok insan “neden” en doğru avlanma yöntemi olduğunu merak ediyor sanırım.. Bununla ilgili farklı bir yazı paylaşacağım..
Engellemeler demişken Türkiye’de zıpkınla Orfoz ve Ak Lahos balıklarının avcılığı yasak. Bu sebeple zıpkıncılar imkanları doğrultusunda Kıbrıs veya Yurtdışında başka ülkelere çıktıklarında bu avı yapabiliyorlar. Ben de hem Kıbrıs, hem Arabistan seyahatlerimde bunu yaşıyorum. Uluslararası sular da bu noktalardan birisi.
Eski bir video paylaşıyorum sizlerle. Uluslararası suların bereketi diyebiliriz.
Umarım keyifle izlersiniz.